Hâl ilmi olması itibariyle tasavvufun anlaşılması için yaşanması ve tadılmasının yanı sıra, söz ve yazıyla anlatılan bir tarafı da vardır. İlk dönemlerden itibaren sûfîler yaşadıkları hâlleri anlatmak için risâle ve kitaplar kaleme almış ve yazdıkları eserlerde ortak bir dil oluşturmaya çalışmışlardır. Onların bu çabaları diğer ilim dallarında olduğu gibi tasavvufta da kendine özgü ıstılah, terim ve deyimlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sûfî müellifler arasında haklı bir şöhrete sahip olan Ku ...