Koca duvarlar ardında sonsuz eğlenceler, mütemadiyen süren zevküsefalar içinde yaşadığımız sanılmasın; Payitaht’ın yılankavi sokaklarında koşturan çocuklar, kahvede nargile fokurdatan keyif ehli, her gün denize ağ atan balıkçı hatta bir hamamın külhanında kıvrılıp uyuyan kopuk taifesi bile bizden huzurludur. Bu kafes, nam-ı diğer şimşirlik dairesinde kavanoz içindeki reçele bakıp ulaşamayan sinekler gibiyiz. Bazen, keşke padişahlığa namzet bir şehzade değil de bir derviş olarak yaşasaydım derim. ...