"Gıtlık vardı o zamanlar oğul.
En büyük zenginlik zahra idi.
Zahranı tuttun mu tamamdı."
"Zahra ne ana?" diye sordum.
"Kış girmeden bir seklem un, bir seklem bulgur, bir seklem tarhana, iki çelik mercimek, bir çelik yağ, iki çelik soğan, patatesin oldu mu sen köyün en zenginlerindendin oğlum. Gelen misafirler senin zahrana bakardı. Zenginliğin ya da fakirliğin tuttuğun zahra ile ölçülürdü. Emine teyzen çok çelimsizdi o vakitler. Köylüler onun bir kış çıkaracağını sanmaz ...